01-07 Ocak 76. Verem Eğitimi ve Propaganda Haftası dolayısıyla açıklamada bulanan Denizli İl Sağlık Müdürlüğü Verem Savaş Dispanseri Tüberküloz İl Koordinatörü Dr. H.Betül Abdüloğlu, veremin (tüberküloz) önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğuna dikkati çekti ve erken tanı, doğru ve düzenli tedavi ile hastaların tümüyle iyileşebildiğini söyledi.
Verem hastalığının, “mycobacterium tuberculosis” ismi verilen bir basil tarafından oluştuğunu ifade eden Tüberküloz İl Koordinatörü Dr. H.Betül Abdüloğlu, hastalığın solunum yoluyla bulaştığını belirtti. Abdüloğlu; “Tüberküloz aileden genetik (ırsi) olarak geçmez. Tedavi edilmezse ölümle sonuçlanabilir. Binlerce yıldır var olduğu bilinen bu mikrop, hasta kişilerin öksürmesi, hapşırması, konuşması sırasında oluşan damlacıklar içinde havaya atılır. Tüberküloz basilinin içinde bulunduğu bu damlacıkların solunması ile sağlıklı bireyler enfekte olur. Enfekte olan her kişide mutlaka hastalık gelişmez. Alınan basiller kişiyi hastalandırmaksızın vücutta uyur durumda kalır ve vücut direncinin düştüğü bir anda hastalık oluşturur. Verem mikrobunu alan kişi, direnci düşünce hasta olduğu zaman, eğer erken tanı ve tedavi olursa tamamen iyileşmektedir. Eğer tanı da gecikilirse bir yıl içerisinde hasta olan kişi, 10-15 kişiye bu hastalığı bulaştırmaktadır. Bu nedenle erken tanı ve düzenli tedavi bu hastalıkta çok önemlidir. Hastalık gelişme riskinin en yüksek olduğu dönem ilk iki yıldır. Bulaşma açısından en riskli kişiler hastayla uzun süre aynı ortamda bulunan aile bireyleri ve yakın çalışma arkadaşlarıdır. Kaşık, çatal, bardak gibi yemek gereçleri, giysiler, çarşaflar gibi eşyalarla bulaşma olmaz. Verem mikrobu, güneş görmeyen ortamlarda havada uzun süre canlı kalabilir. Güneşten gelen ultraviyole ışınları verem mikrobunu kısa sürede öldürür. Bu nedenle insanların kalabalık olarak yaşadığı, havalanması yetersiz, güneş girmeyen ortamlar bulaşma için en riskli ortamlardır. Tüberküloz tanısı kesinleşince, bütün aile bireyleri ve hasta ile aynı havayı paylaşan işyeri ya da başka ortamdaki kişiler verem savaşı dispanserinde muayene için çağrılırlar. Temaslı muayenesi, eğer hastanın yakınlarında da hastalık varsa erkenden tanı koymayı sağlar” diye konuştu.
Tüberkülozun her organda görülebildiğini dile getiren Abdüloğlu, akciğer tüberkülozunda hastalığın belirtilerinin genel yakınmalar ve akciğere özgü yakınmalar olmak üzere iki grupta toplanabildiğini vurguladı ve şöyle konuştu; “Akciğer dışı diğer organ tutulumu varsa tutulan organa özgü bulgular görülür. Genel yakınmalar; özellikle akşama doğru yükselen ateş, gece terlemesi, kilo kaybı, iştahsızlık ve halsizliktir. Akciğere özgü yakınmalar ise iki-üç haftadan uzun süren öksürük, balgam çıkarma, değişken miktarlarda kan tükürme, göğüste ve sırtta ağrı, nefes darlığı ve ses kısıklığıdır. Yakınmalar genellikle hafif başlar, yavaş ilerler. Hastalar bu yakınmaları başka nedenlere bağlayabilir ve doktora geç başvurabilir. Bu durum hastalığın daha çok yayılmasına ve tutulan organın daha fazla tahrip olmasına sebep olur. Bu arada hasta çevresine basil saçar ve daha çok kişinin infekte olmasına neden olur. Tüberküloz tanısı balgamda verem mikrobunun gösterilmesi ile konulur. Hastanın yakınmaları ve akciğer film bulguları tüberkülozdan şüphelenmeyi sağlar. Hastadan alınan balgam veya diğer materyaller laboratuvarda incelenir. Tüberküloz basilinin görülmesi ya da ekilen kültürde basil üremesiyle tanı kesinleşir. Tüberkülin deri testi (TDT), PPD, kişinin daha önce tüberküloz basiliyle karşılaşıp karşılaşmadığını gösteren bir testtir. Kişinin PPD sinin (+) olması verem hastası olduğu anlamına gelmez, sadece verem mikrobu ile karşılaştığını gösterir. Tüberküloz tedavisinde hastalarının en az altı ay düzenli ilaç içmelerini sağlamak çok önemlidir. Dünya Sağlık Örgütü, tedavi başarısını arttırmak için, tüberkülozlu hastaların her doz ilacının bir sağlık çalışanı veya eğitilmiş bir gönüllü tarafından içirtilmesini esas almaktadır. Ülkemizde de "Doğrudan Gözetimli Tedavi" uygulanmaktadır. Doğrudan gözetimli tedavi, hastanın iyileşmesini garantilediği gibi bulaşmayı önleyerek toplumun korunmasını da sağlamaktadır. Hastalarımızın düzenli takip ve tedavisini yapabilmek için Denizli’de hem Verem Savaş Dispanseri, Aile Sağlığı Merkezlerimiz, Buldan Göğüs Hastalıkları Devlet Hastanemiz, yine diğer kamu-Üniversite hastaneleri ve İlimizde bulunan Tüberküloz Bölge Laboratuarımızla iş birliği içerisinde çalışmaktayız. Verem savaşı dispanserlerinde tanı işlemleri, tedavi, ilaçlar ve takip ücretsizdir. Hedefimiz; veremsiz bir Denizli ve veremsiz bir Türkiye oluşturmaktır” dedi.
Türkiye genelinde 2021 yılı verem hastalığı insidansının yüzbinde 10.7, Denizli’de ise 2021 yılı insidansın yüzbinde 5.6 olduğunu sözlerine ekleyen Abdüloğlu, Denizli’de 2022 yılında Verem Savaş Dispanserinde 100 yeni tüberküloz hastası saptandığını ve devam eden 34 tedavideki hasta ile birlikte toplam 134 hastanın takibi yapıldığını söyledi.